BİZ ANKARA İŞİTME VE KONUŞMA

 

 

Dil ve konuşma güçlüklerinin belirtileri, kısıtlı söz dağarcığı, yeni kavramlar öğrenmekte zorluk olarak görülebilir. Çocuklar sözel iletişime karşı dirençli olabilirler, az konuşur ve  sıkça anlaşılmaz sözcükler kullanırlar. Gün içerisinde isteklerini  ve ihtiyaçlarını anlatmakta zorluk çekerler ve bundan dolayı isteklerini konuşmaktan çok işaret ederek ve göstererek ifade etmeye meyilli olabilirler. Bu çocuklar çevreye, özellikle yeni girdikleri ortamlara uyum sağlamakta zorlanabilirler, arkadaşlarıyla veya kardeşleriyle oynamaktansa, yalnız oynamayı tercih edebilirler ve yutkunma, yutma, çiğneme ve salya kontrolü ile güçlük yaşayabilirler.

Bu çocuklar dil öğrenimine genelde gecikmiş olarak başlarlar, yaşıtlarının kısa cümleler kurmaya başladığı yaşlarda ilk sözcüklerini söylemeye başlarlar.

Dil ve Konuşma problemleri çeşitli gruplara ayrılırlar, en sık görülen problemler artikülasyon problemleridir. Çocuğun ana diline ait seslere eksik veya yanlış üretmesidir. Eğer işitme kaybı, nörolojik bir problem veya yapısal bir problem söz konusu değilse, artikülasyon zorlukların iki belirgin sebebi olabilir.

  1. Çocuk henüz o sesi üretmek için gereken teknik hareketleri henüz keşfetmemiş veya yanlış edinmiş olabilir, dil dudak pozisyonu, fonaszyon ayarını henüz tamamlamamış olabilir (fonetik bozukluk).
  2. Çocuk ses kurallarını henüz edinmemiş, yanlış veya eksik edinmiş olabilir. Ses sistemi ve kuralları ile ilgili olan problemler fonolojik problem olarak categorize edilirler.

Leksikal gelişim problemlerinde çocuğun kelime dağarcığının yaşı ile uyumlu olmadığı gözlemlenir. Çocuk isteklerini ve ihtiyaçlarını daha çok işaretlerle veya göstererek ifade eder. Çocuklar kelimeleri söylemeden, istediklerini işaret ederek daha kolay bir yol seçmiş gibi görünürken, aslında kendilerini ifade edememenin çaresizliğini çok yoğun hissederler, özellikle işaret ile çözüm bulamadıkları ortamlarda hırçınlaşırlar ve hedef kelimeyi söylemeye zorlanınca kendilerini sözel iletişime kapatabilirler. Bu durumlarda dil gelişim problemlerine davranış problemleri de eklenir ve tablo ağırlaşır.

Çocuklar kısıtlı kelime sayısı ile iletişim kurarken, mevcut repertuarlarının fonksiyonelleştirmede zorlanıyor olabilirler, bütün hayvanlara ‘havhav’ demek gibi genellemeler yapabilirler ve özellikle soyut kavramlarda zorlanabilirler.

İfade edici dilde gözlemlenen problem belirtileri, alıcı dil seviyesinde de gözlemlenebilir. Dil gelişim testleri ile çocukların her iki alanda değerlendirip, yaşları ile uyumluluğunu ölçer. Alıcı dil problemleri çok daha ağır bir tablo sergiler. Değerlendirmelerde çocuğun ifade edici dil seviyesi normun hafif altında seyretmesi çok endişe yaratmazken, alıcı dil becerilerinin yaşıyla uyumlu olmaması mutlaka destek gerektirir. Çoğu zaman terapi öncesi çevresel düzenlemeler, aile eğitimi ve kreş gibi yönlendirmeler, tablonun hafiflemesini sağlayabilirken, bazı çocukların mutlaka terapiye ihtiyaçları oluyor.

 Gramer bozuklukları kelime veya cümle düzeyinde görülebilir. Çocuklar fiil eklerini, bağlaçları, çoğul eklerini ve benzerlerini kullanmakta zorlanabilirler, ekleri eksik veya yanlış kullanabilirler. Çocuklar kelime dağarcıklarını geliştirebilse dahi, kelimeleri fonksiyonel bir şekilde birleştirip cümle seviyesine çıkaramayabilirler. Gramer bozuklukları alıcı dilde de problemli olabilir. Bu durumlarda çocuklar ifadenin içerdiği bütün kelimeleri anlarken, gramer bilgisi içeren kısımlarda zorlanacaktır, örneğin çocuk sadece ‘TOP’ ve ‘AT’ kelimelerini algılayabileceği için,

‘Topu at’,

‘Topu atalım’,

‘Topu atsın’,

‘Topu attı’

cümlelerinin farklarını anlamayacaktır ve aynı cümleler olarak algılayacaktır.

Gramer bozuklukları lisanın her sistemine yayılabileceğinden, ses dizimi problemleri şeklindede görülebilir.

Ses bozuklukları ile birlikte görülen söz dizimi problemleri, çocukların anlaşılırlığının kaybolmasına neden olur. Konuştukları kişiler kendilerine anlamadıklarından, çocukların sözel iletişim için gereken motivasyonları kısa zaman içinde kaybolur ve dil ve konuşma bozukluklarına, iletişim bozuklukları da eklenir.

Pragmatik bozukluklar, çocuğun iletişim kurallarını bilmemesi şeklinde görülür. Günlük konuşma ritüelleri

‘Nasılsın?’ / ‘İyiym.’,

‘Günaydın’ / ‘Günaydın’,

‘Güle güle’/ ‘Hoşçakal’

çocuğun anlamadığı kurallardır, bunları uygulayamadığı gibi, kendisine soru sorulduğunda, bunun cevaplanması gerektiğibi kavrayamaz veya cevabın nasıl olacağını bilemez. Sıkça ekolali gözlemlenir, çocuk ona sorulan soruya aynı soru ile cevap verir: ‘Nasılsın?’/’Nasılsın!’.

 

Pragmatik kurallar bebekliğin erken evrelerinde öğrenilmeye başlar, daha agucuk dönemlerinde, çocuğun annesine oyun için seslenirken, annesine karnı acıktığı için seslenmesi (bağırması) farklıdır, oyun içinde annesinin konuşmalarına eşlik etmesi, birşeyler söyleme sırasının ona geldiğin anlaması bu pragmatik kuralların, iletişimin ne kadar temel yapıtaşları olduklarını gösterir. Daha büyük yaşlarda gözlemlenip tanımlana bilen iletişim bozuklukları, bu dönemlerde kendilerini gösterdikleri olur, çocukların monoton ağlamaları, annenin sözel oyunlarına eşlik etmemeleri gibi belirtilere en erken dönemlerde dikkat edilmelidir.

Pragmatik kuralları, sonradan edinilmiş dil bozukluklarında karşı dirençlidirler ve çocuklar bu kurallara hala hakim olduklarından dolayı, mevcut durumdan daha ılımlı bir tablo sergileyebilirler ve aileleri yanıltabilirler. ‘Her dediğimizi anlıyor’ ifadesi çok dikkatli algılanmalıdır. Çocuklar verilen komutları görsel ip uçlarından faydalanarak yerine getiriyor olabilir.

Eğer çocukta bunların hiçbiri olmamasına rağmen dil öğreniminde problem yaşanıyorsa, yani çocuğun 12-18 ay arası sözcük dağarcı 20 civarına ulaşmamışsa ve 24-36 ay arası ilk iki kelimelik cümleleri kurmaya başlamamışsa ve özellikle gramer ekleriyle zorlanıyorsa sebebi spesifik dil problemi olabilir. Bu çocukların zeka seviyesi normal düzeydedir ve söylenilenleri anlamakta genelde sorun yaşamazlar.